Salı, Aralık 02, 2008

olta at

Yukarıdaki linke tıklayın olta atın ve süpriz hediyelerden birine sahip olabilmek için ücretsiz bir şans yakalayın.. Daha çok olta atıp daha çok şans kazanabilirsiniz.. rastgele

Cuma, Kasım 28, 2008

AKbank 5. Kısa Fİlm Festivali

Akbank 5. Kısa Fİlm Festivali Programı



Pazartesi, Temmuz 21, 2008

by Volkan Atay

Değerli Dostum Volkan'ın muhteşem bir çalışması daha...

Salı, Haziran 17, 2008

Uzak Ehl-i keyf

Perşembe, Haziran 12, 2008

Cemil Meriç

Bu yazı, Cemil Meriç kitapları ile büyümüş birinin, Üstadın vefatının 21.seneyi devriyesinde, sadece ondan bahsetmek isteğiyle kaleme alınmıştır. Cemil Meriç`in hayat hikâyesini birçok yerde bulabilirsiniz. O yüzden kronolojik bir anlatıma burada girmeyeceğim.

Üstat ile tanışmam merhum Hüseyin Akdan`ın kütüphanesinde dolaştığım bir güne rastlar. Ayakta sayfalarını çevirirken şaşırmış ve gecenin ilerleyen saatlerine kadar okumuştum Mağaradakiler’i. Daha sonra da Cemil Meriç`i hiç okumamış dostlarıma tavsiyem Bu Ülke ve Mağaradakiler ile başlamaları yönünde olmuştur.

Siyaset bilmi ve tarihi ile yoğun olarak ilgilendiğimi sandığım o günlerde, böylesine bir bakış ve böylesine tanımlamalar dahası çok ciddi bir bilgi birikimi beni sarsmıştı. Evet, Cemil Meriç okuyucusu yazarın bilgi birikimini tüm ciddiyeti ve büyüklüğü ile hisseder. Bunu söylerken sakın yanlış anlaşılmasın, Cemil Bey bunu ne kadar kitap okuduğunu ispatlamaya çalışan alık aydınlar gibi kitap listeleyerek yapmaz. Hatta sizi belirli bir birikimde varsayarak konuşur. Raskolnikov ya da herhangi bir roman karakterini veya tarih sahnesinde yer almış herhangi bir komutan ya da filozofu siz zaten detayları ile bilmiş, öğrenmiş ve üzerinde düşünmüş olmalısınız. Sizi böyle kabul eder. İşte bu sayede Cemil Meriç okumaya ve anlamaya çalışan birisi kendini daha çok ve daha çok okurken bulur. Ne okursanız okuyun, Cemil Meriç karşısında okuduklarınızın yetersiz olduğu hissinden kurtulamazsınız.
devamı için tıklayın

Perşembe, Haziran 05, 2008

Beşiktaş'a Ne Oluyor?

Önce 1875`de Sarkis Balyan`ın yaptığı Akaretler Sıra Evlerinin restorasyonu bitti. Şair Nedim Caddesi`nden Beşiktaş sahile inerken ilk tepkimiz, ne kadar güzel olmuş idi. Tertemiz dış cepheli, aslına uygun restore edilmiş ünlü Akaretler`in Sıra Evleri, estetik duruşları ile hoş bir intiba bırakıyordu. Sonra bu evlerin giriş katlarında adını sanını çok kimsenin bilmediği markalar mağazalarını kondurmaya başladılar. Ayıp demeyip sokakta yürüyen insanların konuşmalarına kulak verirseniz: "Burası Nişantaşı’nı geçmiş..." ya da " Ne olmuş bu caddeye böyle? " gibi nidalara tanık olabilirsiniz.

Bu yapıların sizde uyandırdığı bir şeylerde bir terslik var hissiyle Denizcilik Müzesi`ni solda bırakıp sahile doğru yürürken bir anda sarsılıyorsunuz. Yani en azından ben hala sarsılıyorum. Çünkü Dolmabahçe Sarayı`nın karşı komşusu eski tütün deposu orada yok. Yıkılan eski tütün deposunun olmayan kalıntısı tarif edilemez bir boşluk duygusu uyandırıyor insanda. Aylar geçmesine rağmen hala oradaki boşluğu her fark edişimde düşüyorum gibi hissediyorum. Yerine lüks bir otel yapılacağını Haber34`den duyurmuştuk. Denizin hemen dibinde bir lüks otel İskele oradayken nasıl olacak derken, artık İskele de her an kalkabilir diye düşünür oldum.

Bütün bunlardan kurtulup sahilde bir çay içeyim diye iskelenin yanındaki çay bahçesine gidebilirdiniz. Gidebilirdiniz diyorum çünkü bu hafta itibariyle o da yıkıldı. Yıllarca sayısız kez oturduğumuz, bilmem kaç arkadaşımızı beklediğimiz ya da kaç vapuru kaçırıp da yenisi gelinceye kadar çay molası verdiğimiz çay bahçesi artık yok. Beşiktaş`a aşina olmayanların denize en yakın taburelerde oturup vapur dalgasıyla ıslandığı, kimsenin adisyon açmadan sizin söylediğiniz çay, kahve miktarına güvenip hesap aldığı, sabah martı ve serçelerle beraber kahvaltı edilip gazete değiş tokuşlarının yapıldığı bu anı küpü mekan artık yok.

Bu yıkımdan bir kaç gün önce de Alen çıkıp Çarşı Taraftar Grubunu feshettiklerini açıkladı. Bunlarla ne alakası var diyebilirsiniz yalnız ben artık Beşiktaş komplo teorilerini ciddiye alır bir ruh haline geldim. Bütün bunlar benim kafamda birleştiğinde, yazımın başlığı kocaman bir konuşma balonu olup çıkıyor kafamdan...

devamı

Cuma, Mayıs 30, 2008

Deniz Rezervleri Şimdi !






Greenpeace gemisi Arctic Sunrise Kıbrıs Kanalı'nda orkinos teknelerinin öfkesiyle karşı karşıya kaldı.Saldırıya uğrayan Greenpeace Arctic Sunrise gemisi mürettebatına destek vermek için BEN DE GEMİDEYİM diyebilir, hemen gemide yer alabilirsiniz!

Arctic Sunrise'a canlı görüntüler için canlı web kameramıza bağlanabilirsiniz! Güverteye hemen göz atın!

Çarşamba, Mayıs 07, 2008

hıdrellez.. ahırkapı şenlikleri



Sultanahmet Meydanı’ndan Ahırkapı’ya doğru yaklaştıkça duyulan müzik sizi heyecanlandırmaya başlıyor. Günlerden hıdrellez ve Ahırkapı’dayız. Bilmeyenler için hemen anlatalım. Sultanahmet ve Ayasofya arasından Marmara’ya doğru ilerlerseniz yol sizi Cankurtaran ve Ahırkapıya götürecektir. Tipik eski İstanbul semtlerinde yürümeyi, bulunmayı özlemiş binlerce İstanbullu Hıdrellez şenlikleri için ordaydı. Ve tabiî ki bizde…

Şenlikler dışında da tarihi yarımada sokaklarında yürümeyi seven biri olarak Hıdrellez şenliklerinde o dar sokaklarda o kadar insanı görmekten ilk başta ürktüm. Sonra insanların bir araya gelmesinden sadece valiler ve başbakanlar korktuğunu hatırlayıp kendime akıntıya bıraktım.

Her köşede başka bir orkestra, her köşede başka bir keyif zaten sizi anında büyülemeye yetiyor. Organizasyonun sağlam ve titiz ellerde olduğunu hemen fark ediyorsunuz. Yiyecek ve içecek ihtiyacı, hem organizasyon tarafından satılan kuponların stantlarda takası ile, hem de Ahırkapı ahalisinin tezgâhlara çıkardıkları ile sağlandı. İşte ahalinin sunduğu yiyecek içecek hizmetlerinden yararlanmak üzereyken, ekmek arası sucuk sayısını yeterli değil diye pazarlık ederseniz, çingene satıcıdan “Sende bizdensin herhalde hadi verelim bir sucuk daha.” diye laf da yiyebiliyorsunuz.

devamı..

Cuma, Mayıs 02, 2008

Başkalarının Hayatı (Leben der Anderen, Das)

İstanbul şehri, değerli yöneticileri sayesinde, huzurlu, rahat bir gün geçirdi. Kimse yaralanmadı, kimseye şiddet uygulanmadı, esnaf ve halk, hastası sağlamı hiç ama hiç kimse zarar görmedi. Yani bunların hiç birini "provakatörlerin" yapmasına izin verilmedi. Bizzat kendimiz yapalım başkasına bırakmayalım dediler heralde. E tabi bunları işçiler yada kim oldukları bell olmayan provakatörler yapmadığı için de yüce hükümetimiz ve emirlerini uygulayan zevat rahat bir uyku çektiler sanırım.

Gergin, hapşırıklı, geniz yanmalı,hüzünlü ve sinirli bir 1 Mayıs gününün gecesinde seyredilen filmin adı Başkalarının Hayatı (Leben der Anderen, Das). 80`lerin ortasında Doğu Almanya`dayız. Hikaye çok bildik bir konu üzerinde şekilleniyor. Yöneticilerin kendi çıkarları için bürokraside etkili olması. Nedendir bilinmez çoğu ülkenin bürokratik personelide buna hazır ve nazır beklemektedir. Biri gelsede devlet için şunu yapacaksın dese ve ben devletle alakası olmadığını bilmeme rağmen, tam bir görev bilinciyle buna çanak tutsam, ortak olsam diye. Yoksa olayın "sosyalist devlet", "faşist devlet" yada "demokratik devlet" ile pek bir alakası yoktur.

Meselemiz insan ve anlaşılmaz davranışları. Bknz, Deney (Experiment, Das) filminde gördüğümüz, insanın ne hallere girebileceği. Başkalarının hayatına müdahele ve başkalarının hayatın da yer almak zarar vermek ve belki de başkalarının kaderini değştirmek.

Polisin sokakta tanımadığı masum insanlara gaz bombası, plastik mermi ve copla saldırmasını sadece emir kavramı ile açıklayamıyorum. Karşısında ki ülkesini işgal etmiş bir düşman yada sevdiği birine zarar vermiş bir insan değilse bir insan böyle bir şiddeti bu kadar rahat nasıl uygular. İnsan insana bunu nasıl yapar.

Görüldüğü üzere bahsedilen; gergin, hapşırıklı, geniz yanmalı, hüzünlü ve sinirli bir 1 Mayıs gününü çok da arkada bırakamamış, metni kaleme alan.

Boşverelim de güzel bir filmi anlatmaya devam edelim o zaman.

Başkalarının Hayatı (Leben der Anderen, Das) filminde anlatılan tam da böyle bir ortamda bir insanın nasıl insanlığını hatırladığı. Emir, görev ve devlet kavramlarından sıyrılan iyi bir insanın hikayesi.

Filmin bir sahnesinde, sakıncalı görülen yazarımız, piyanonun başında kendisine hediye gelen bir sonatı karşısına alıp çalar ve şöyle der: "Bu müziği dinlemiş birisi, yani gerçekten dinlemiş birisi hala kötü olablir mi ?" Bu sırada evini dinleyen devlet görevlisinin gözünden yaş aktığı görülür.

Panzehir niyetine yada öylesine izlemenizi tavsiye ederim. Tabi 2006 yapım bu filmi benim gibi geç farketmediyseniz.

2007`de Oscar`da en iyi yabancı film adaylığı, 2007 Altın Küre`de en iyi yabancı film adaylığı, 2006 Avrupa Film Ödülleri`nde en iyi film, en iyi erkek oyuncu ve en iyi senaryo ödülleri gösteriyor ki benim gibi düşünenler çoğunlukta.

Filmin Ayrıntısı

Perşembe, Mayıs 01, 2008

Cuma, Nisan 18, 2008

zardanadam reload..

grubun vokalisti Erbatur Çavuşoğlu'nun müziğe tekrar dönme kararı Tolga Kaya'nın Londra'dan dönmesiyle grup yola devam diyor..

Perşembe, Nisan 17, 2008

minyatür gül

Bugün Tansaş'da dolaşırken fevkal bir şey gördüm ve aldım. Kendileri Gül diye tabir ettiğimiz çiçek. Bunda bir fevkaledelik yok diyebilirsiniz. Ama insanın ofsinde canlı bir gül olması çok güzel geldi bir anda. Çiçeğin esas çekici tarafı minyatür olması. Bunda da bir gariplik yok diyenler daha fazla beni yormasın . Ben ilk defa bu kadar küçük bir gül görüyorum. Üstelik canlı. 3 tane açılmış bir tane yarı açılmış ve iki tane de goncesı var minnacık çiçeğimin.
Yukarda da rezidanslı gökdelenli manzarasında gülleirmi görmektesiniz.



Boyutları açıklayıcı olsun diye kurşun kalemli fotoğrafını bile çektim size ( Hep arkeologların buldukları çisimleri boyutu anlaşılsın diye pil ya da kalem gibi materyaller ile fotoğraflamasına özenmişimdir)

Perşembe, Nisan 10, 2008

YUHU - Aldattın Beni Sen

Bizim neslin çok sevdiği bir gruptu. Kendilerinden uzun zamandır haberim yok ama en ünlü parçaları canı çekenler için burada beklemekte..


Çarşamba, Nisan 02, 2008

BODYPART-Y

Sevgili arkadaşım Burak Kaynak'ın yeni ve güzel çalışması...

Pazartesi, Mart 31, 2008

Salı, Mart 25, 2008

Bob Dylan Tribute Albüm


Bob Dylan’ın hayatını konu alan ve Cate Blanchett'i Bob Dylan olarak fevkalede başarılı bulduğumuz “I’m Not There” filminin 2 CD’lik soundtrack albümü çıktı


Albümle ilgili olarak, Bob Dylan’ın resmi sitelerinden biri olan http://upload.dylan07.com sitesinde en iyi Bob Dylan cover’ını bulmak için bir yarışma yapıldı ve adaylardan Bob Dylan’ın onlar için ne ifade ettiğini, onun müziğinden ilham alarak dünyaya göstermeleri istendi. Herkesin aday olabileceği bu yarışmada sevdikleri bir Bob Dylan şarkısını yeniden yorumlayarak siteye yükleyenler ipod nanodan Bob Dylan delüks boxset albümüne kadar pek çok hediye kazandı. Kazananların Bob Dylan şarkılarını dinlemek için http://upload.dylan07.com/cgi-bin/view.pladresine tıklayabilirsiniz.


Albümde Kim hangi şarkıyı söylüyor...


Disk 1.


1.Eddie Vedder and the Million Dollar Bashers: “All Along the Watchtower”

2. Sonic Youth: “I’m Not There”

3. Jim James and Calexico: “Goin’ to Acapulco”

4. Richie Havens: “Tombstone Blues”

5. Stephen Malkmus and the Million Dollar Bashers: “Ballad of a Thin Man”

6. Cat Power: “Stuck Inside of Mobile With the Memphis Blues Again”

7. John Doe: “Pressing On”

8. Yo La Tengo: “Fourth Time Around”

9. Iron and Wine and Calexico: “Dark Eyes”

10. Karen O and the Million Dollar Bashers: “Highway 61 Revisited”

11. Roger McGuinn and Calexico: “One More Cup of Coffee”

12. Mason Jennings: “The Lonesome Death of Hattie Carroll”

13. Los Lobos: “Billy”

14. Jeff Tweedy: “Simple Twist of Fate”

15. Mark Lanegan: “The Man in the Long Black Coat”

16. Willie Nelson and Calexico: “Señor (Tales of Yankee Power)”


Disk 2


1. Mira Billotte: “As I Went Out One Morning”

2. Stephen Malkmus and Lee Ranaldo: “Can’t Leave Her Behind”

3. Sufjan Stevens: “Ring Them Bells”

4. Charlotte Gainsbourg and Calexico: “Just Like a Woman”

5. Jack Johnson: “Mama You’ve Been on My Mind”

6. Yo La Tengo: “I Wanna Be Your Lover”

7. Glen Hansard and Marketa Irglova: “You Ain’t Goin’ Nowhere”

8. The Hold Steady: “Can You Please Crawl Out Your Window”

9. Ramblin’ Jack Elliott: “Just Like Tom Thumb’s Blues”

10. The Black Keys: “Wicked Messenger”

11. Tom Verlaine and the Million Dollar Bashers: “Cold Irons Bound”

12. Mason Jennings: “The Times They Are a-Changin’”

13. Stephen Malkmus and the Million Dollar Bashers: “Maggie’s Farm”

14. Marcus Carl Franklin: “When the Ship Comes In”

15. Bob Forrest: “Moonshiner”

16. John Doe: “I Dreamed I Saw St. Augustine”

17. Antony and the Johnsons: “Knockin’ on Heaven’s Door”

18. Bob Dylan: “I’m Not There”

Resfest 2008


Cuma, Şubat 15, 2008

Dünyada 100 Kişi Yaşasaydı...

Çağan`ın Rivayetidir

"Mustafa hakkında herşey" "Babam ve oğlum" "Şaşıfelek çıkmazı" ve " Çemberimde Gül Oya" ...Zikrettiğim dizi ve filmleri ile dikkatimi, sevgimi, saygımı ve ilgimi üzerine çeken yönetmenin son filmini fragmandan edindiğim ilk izlenimlerle ve farklı beklentilerle gidip gördüm.
Lakin yazının yazılması filmi izledikten neredeyse bir hafta sonra gerçekleşti. O anki heyecanım ile yazmak istemedim çünkü. Düşüncelerim demlensin ve hala aynı fikirdeysem paylaşayım dedim duygularımı sizlerle
"Ulak"...
Hikaye, tarihten zamandan ve şahıslardan münezzeh takdire şayan bir anlatımla karşımızda.Hikayenin kendisi, hikayenin ne kadar önemli olduğunun kanıtı.
Sümer yada Hitit, Selçuklu ya da Osmanlı umurumuzda değil. Mevzu insan, mevzu sürü, dahi çoban ve kurtlar.
"Tarih Filmi" beklerken karşınıza çıkan, tekerrür etmesi içimizde yara bir insanlık masalı. Türk sinemasının alışık olmadığı bir anlatım adeta bir mesnevinin sinemaya aktarımı.
Hikaye; giriş gelişme ve sonuç bekleyen edebiyat öğretmenlerimize nazire ilerliyor. Hikayenin kendisi ilerlediği her dakika hoş bir tat ve heyecan bırakarak yeniliyor kendini
Kendi köyünde kaybolmaktan korkmayanlar, parmağa ya da işaret ettiğine bakmak zorunda hissetmeyenler gidip dinlesinler Çağan Irmak`ı..
Yönetmen, evvelki filmlerinde kullandığı mekan ve oyuncuları meydan okurcasına tekrar sahneye getirmekte bir beis görmemiş. Adeta ustalığını kanıtlamış, bu göndermeler ve tekrarlarla. Çünkü Ulak`ı izlerken yönetmenin evvelki işlerini hatırlamak ya da göndermelerini düşünmek yerine bu yeni ve bambaşka masalını dinlemeye dalıyorsunuz. Kalemin ve kağıdın aynı olmasının, şarin yeni şiirlerini okurken duyduğunuz heyecanı azaltmadığı gibi..
Hala görmediyseniz gidin ve dinleyin derim masalı. Ulak`ın geleceğine inanın ya da inanmayın farketmez, izlemekle ne kadar iyi bir iş yapmış olduğunuzu düşünerek çıkacağınıza eminim salondan

Cumartesi, Şubat 02, 2008

Marion Cotillard....

Güzelliğin on para etmez... diyip avunmak lazım.. sevgili Marion Cotillard



Cumartesi, Ocak 12, 2008

Yen yıl yeni yıl yeni...

Sanatçımız 2007 masa takvimini yılın bitmesi sebebiyle çöpüne attıktan bir kaç dakika sonra , cnbc-e dergisinin kendisine "ücretsiz ek" olarak sunduğu 2008 masa takviminin ambalajını da çöpe atmıştır.Daha sonra ortaya çıkan bu manzara onda anlatılması güç duygulara gark etmiş ve bu fotoğraf kafasında canlanmıştır. Madem canlandı bunu fotoğraflamalıyım diye düşünen sanatçı Canon 350 D ile çöpünü fotoğraflamıştır. Sonra madem çektim bloguma koyayaım demiş, ve nihayet bloguna koymak için fotoğrafı makinesine atmıştır. Fotoğraf yalnız kalmasın gibi abuk bir düşünceyle bu yazıyı yazmış ve kendinden de "sanatçı" diye hitap etmekte bir beis görmemiştir...

Cuma, Ocak 11, 2008

Haber34 Yenilendi



Haber34 Yeni tasarımıyla yayına başladı. İstanbul 'un Kültür&Sanat, Spor, Güncel Haber ve Etkinlik Gündemini Haber34'den Takip Edebilirsiniz.