Çarşamba, Aralık 16, 2009

ÖLÜMSÜZ

yıllardır görmediğim dostun yıllar sonra fark ettiğim şiiri, buyrun:

Gri bir mezar taşı
Mezar taşında siyah bir yazı
Mezar taşında sözcükler
Sözcükler örgüt kurmuş
şiir olmuş
Diyor ki şiir:
"Bir insan
bir kez ölür
Ne az
ne çok
ikincisi yok!
"Gri bir mezar taşının önünde
diz çökmüşüm
Siyahlar içinde ben
Yaşarken bir kez ölmüşüm
zaten
Artık ölümsüzüm!

EMRE TORUN

Yazarın diğer şiir ve öyküleri için:
www.mavitilki.net

Pazartesi, Mayıs 25, 2009

The Hunt For Gollum


The Lord of the Rings'den hayranları için gene hayranları tarafından çekilen ve maddi her hangi bir amaç güdülmeyen film. Öykü Orta Dünya camiasının iyi bildiği mevzular. Gandalf İsuldurun varisi yolgezer namlı Arathorn'un oğlu Aragorn'dan Gollum (sméagol) bulup yüzüğün başlarına bela olmadan ele geçirmesini ister...

Çarşamba, Mayıs 06, 2009

Hüzünlü Hıdrellez !

6 Mayıs, Hıdrellez geldi çattı. Hep biraz hüzünlü geçen Hıdrellez’lere bir yenisi ekendi bu yıl. 1972 Hıdrellez’in de üç vatansever, gene vatan sevmede hep birinciyiz diyen kurum tarafından öldürüldü. Sonra bu olayları bizim nesiller unutmasın diye bize ayrıntısıyla anlatan o güzel yazar, herkesin Erdal (Öz) Ağabeyi bir Hıdrellez’de göçtü gitti.

Ama biz umudumuzu hiç yitirmedik. Her Hıdrellez’de yeni bir şeyler yeşertmeye çalıştık içimizde. Hızır’a dilekler yazıp ulu ağaçların altına ya da denizlere saldık. Hep Dünya daha güzel bir yer olsun dedik. İnsanlarımız öldürmekten ölümden çok yaşatmaya yaşama meyyal dursunlar diye diledik.

Sonra, Mardin’den gelen insan çığlıkları, ağıtlar ve gözyaşları ile yeni bir Hıdrellez’i karşıladık. Televizyonda o konuşan adamlar hemen bu meselede de konuştular. Dediler ki adam öldürmenin bir “raconu” varmış. İlginç olan normalde birbirini bir kaşık suda boğmak isteyen iki “aydın” adamcağız aynı cümleleri farklı yerlerde söylediler. Dediler ki:

Devam Etmek isterseniz Tıklayın

Salı, Mayıs 05, 2009

BOB DYLAN YENİDEN LİSTELERDE



Bob Dylan'ın "Together Through Life" adlı 33'üncü stüdyo albümü, İngiltere müzik listelerinin en üst sırasında yer aldı.
Dylan'ın bu albümünden önce, son olarak 1970 yılında yayımladığı "New Morning" albümü 28 Kasım'da bir numaraya çıkmıştı.
Dylan aynı zamanda İngiltere’de zirveye oturan iki albüm arasında en uzun zaman dilimi bulunan sanatçı unvanını da, Tom Jones’un elinden alarak, bir rekora imza attı.LİSTE PARÇASINI DİNLEYİN67 yaşındaki şarkıcının albümden çıkan liste parçası 'Beyond Here Lies Nothing'i dinlemek için TIKLAYIN

Cuma, Mart 20, 2009

onlar ki..

Seçimlerden bahsetmeyeceğim tabiî ki. Zira oy verecek insanlar yaşını başını almış insanlar zaten. Bunun için yorum yapmak onlara akıl vermek ya da yönlendirmeye çalışmak beyhude çabalar olsa gerek. 1877 ile 1946 tarihleri arasında yapılan seçimleri birçok kesim sağlıklı saymadığından, (hadi onları gücendirmeyelim) 14 Mayıs 1950`deki yapılan ve Milli Şef İsmet paşamızın Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarını, Adnan Menderes beyefendinin başında olduğu Demokrat Parti`ye devrenden seçimlerden bugüne birçok seçim gördük. Şimdi yediden yetmişe herkesin nefretini kazanmış 82 anayasası bile yapılan bir referandumla ve halkın %82,7’sinin onayıyla yürürlüğe girmişti.

Sokağa çıkıyorum arkadaşlarımla, tanımadığım insanlarla konuşuyorum. Çoğu mevcut hükümeti eleştiriyor. Hatta Baykal ve Bahçeli’den daha sağlam tezlerle eleştirenler var. Ama biliyorum bunların çoğu 22 Temmuzda eleştirdikleri partiye oy verdiler. O yüzden seçimden ve halkın politik davranışlarından konuşmak gerçekten beyhude, laf u güzaf…

İstanbul’a her hafta mutlaka yağmur yağıyor. Farkında mısınız bu müthiş bir olay. Barajlarımızın doluluk oranları % 80’leri geçti. Küresel ısınmanın etkilerini giderek artırdığı ve artıracağı yıllara girerken belki bu kadar bereketli kışları çok özleyeceğiz. Ama hala evimden her sabah çıktığımda köşedeki otomobil galerilerinin her gün tanesi elli ila yüz elli bin Türk lirası olan araçlarını, yağmur soğuk demeden elemanlarına yıkattığını görüyorum. Geçen sene nereden, hangi ırmaktan su getireceğini şaşırmış ve panik içindeki İstanbul’un insanları bunları yapanlar. Her bir araç için litrelerce temiz içme suyunu harcıyorlar. Her gün ve her gün buna devam ediyorlar. Araçlar kirlenmese bile. Oradan bir seçim arabası bangır bangır geçiyor. İlçe Belediye başkanımız çevreciymiş, halkını düşünürmüş… Şarkılar, yerlere saçılan kuşe kâğıda binlerce propaganda broşürleri. Otobüstün içinden bir başkan adayı ya da ekibinden biri galerinin sahibine ismiyle bağırıyor - Günaydın…..

Biri suyumuzu harcıyor, birisi ağaçlarımızı sırıtan resimlerini basmak için kesiyor. Birbirlerini çok iyi tanıyan bu insanlar. Ben oradan geçen insanlara bakıyorum. Neyi ne kadar fark edebildiklerini çözemeden. Ama seviyorum sevemeden olmaz. Güveniyorum bir yandan.. Onlara.. Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar Korkak, cesur, cahil, hâkim ve çocukturlar. Ve kahreden, yaratan ki onlardır destanımızda yalnız onların maceraları vardır. Diyen ve halkını memleketini çok seven şaire eyvallah ve köşedeki kedilere her sabah erzak getiren teyzeye günaydın diyip yürüyorum işime doğru.

Perşembe, Şubat 26, 2009

sahaflar



Birkaç televizyon kanalın da rast gelmeye başladığım tartışmayı yerinde görüp aktarmak ve beş altı aydır gitmediğim Beyazıt Sahaflar Çarşısını görmek ve yazmak için vapur yağmur demedim, sizin için Beyazıt’ın yolunu tuttum. Beni Beyazıt’a götüren tartışma, tarihçi ve kitapsever simaların Beyazıt’taki sahaflar öldü yok ölmedi, iyiler hayır çok feciler diyalogları idi.
Baskısı olmadığı için zor bulunan birkaç kitap ve baskısı hâlihazırda mevcut kitapların olduğu listemi de yanıma aldım. Amacım Sahaflar Çarşısı Esnafı ile haşir neşir olmak ve mevcut tartışmayı değerlendirmek.
Öncelikle dükkânları ürün satışı olarak, üç kategoride anlatayım. Birinci grup, muhtelif test kitabı satan ve sahaf kişiliğinden çok manav gibi müşteriyi bağırarak çağıranlar. İkinci grup ikinci el kitabı çok olmayan İstiklal Caddesi ve ilçe merkezlerinde gördüğümüz klasik yeni kitap satan mağazaların küçük halleri. Bu gruptaki çalışanlar kitap konusunda çok bilgili olmamakla beraber satmaya istekli, ancak çok da ilgili değiller. Üçüncü grubumuz belki de çarşıda sayıca en az kalmış “sahaf” diye niteleyebileceğimiz, kitap ismi söylendiğinde anlayabilen ve yazarını da genellikle bilen biraz da huysuz amcalar topluluğu.
Amacınız “eskilerin” anlattığı sahaflar çarşısında biraz dolaşmak kitaplara bakmak ve belki alış veriş yapmaksa, test kitabı satan ve sizi ne aradığınızı bile bilmeden heyecanla dükkâna sokmaya çalışan gruba pek yaklaşmayın. Yeni kitap satan grupta dolaşıp kitapçı gezme zevkinizi tatmin edebilirsiniz. Tabi aradığınız kitabın, çok zor bulunan ya da özel kitaplar grubunda olmaması gerekiyor. Bu ikinci gruba bir not düşelim, Galata Sahaflarında olduğu gibi yazar ve kitap sohbetine çok meyyal değiller.
Son ve en en küçük grup, yani “sahaf” namını çarşı adına taşıyanlara gelelim. Bu dükkânlarda kitapların ilk ya da eski baskılarını bulabilirsiniz. Osmanlıca basılmış Cumhuriyet öncesi dönemin bazı kitaplarına rastlayabilirsiniz. Daha öncede belirttiğim üzere eğer düzenli müşteri değilseniz çok sevecen yaklaşmıyorlar. Örnek olarak bu dükkânların birinde kitaplara bakarken gerçekleşen olayı aktarayım. İki kız üniversite öğrencisi içeri girer. Bir tanesi ortamın ağır ve sakin havasını dağıtan bir ses tonuyla bir “merhaba” çakıp;
- Masumiyet Müzesi ve “Issız adamda kızın okuduğu kitap” (aynen böyle ifade etti) var mı acaba sizde? der. Sahafın tepkisi:- Yok, kızım, yok haydi, haydi..Bu kısa cümleyi nasıl kurduysa kızlar anında çıkıp uzaklaştılar. Belki dışarıda ağlamış olabilirler bile.
Son tahlilde Beyazıt Sahaflar Çarşısı hakkında şunları söyleyebiliriz: Eski hikâyeleri dinleyip ve gerçek kitapseverlerin anılarıyla gaza gelip mistik bir sahaf havası bulmanız dediğim gibi çok zor. Galata ve Kadıköy’ün sahafları ile karşılaştırmaya hiç girmeyin. Ama Beyazıt’ta kadim bir sahaflar çarşısı o veya bu şekilde hala var. Sahaf olarak birkaç dükkânda kalsa tarihi ve İstanbul’un hafızasındaki değeri olarak hala orada kitap satılması, kapısıyla çeşmesiyle ve hakkında dedikodusu bol ağaçlarıyla Beyazıt Sahaflar Çarşısı’nın bulunması hoş bir şey bence.
Eğer hala, benim gibi tarihi yarımadaya en az ayda bir kez gidenlerdenseniz. Sahafları da ihmal etmeyin. Bir kitap ya da eski bir dergi alıp, üniversitenin güzel kapısına karşı bir çay içip kitabınızı karıştırabilirsiniz.