Perşembe, Şubat 10, 2011

Bülent Emin Yarar Röportajım


Bazılarımız onu Süper Baba, Arka Sıradakiler ya da Öğretmen Kemal’den,  bir çoğumuz,  Reha Erdem’in güzel filmlerinden (Kaç Para Kaç, Korkuyorum Anne, Beş Vakit...) Zincirbozan’daki Bülent Ecevit rolünden, Onur Ünlü`nün Beş Şehir veya Güneş`in Oğlu`ndan ya da sahnede Mem û Zîn, Rumuz Goncagül ya da Cyrano de Bergerac oyunlarından beri takip ediyor. 
Bülent Emin Yarar müthiş oyunculuğu ile hangi mecrada izlerseniz izleyin insanı büyüleyen aktörlerden. Ben onu en son İstanbul Devlet Tiyatroları oyunu olan Profesyonel’de izledim. Yetinmedim oyunu bir kaç defa daha izledim. 
Benim de yıllardır ilgi ve hayranlıkla takip ettiğim Bülent Emin Yarar bizi kırmadı ve gene Profesyonel`in kulisinde bize röportaj verdi.


Tansel Akdan: Merhaba, bana oyun öncesi kuliste vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Bülent Emin Yarar: Ne demek rica ederim.

Tansel Akdan: Sizi sinema cephesinde Reha Erdem filmlerinden tanıyoruz. Hemen hemen hepsinde oynadınız. Reha Erdem’le tanışmanız ve filmlerinde rol alma süreciniz nasıl oldu? Eski bir arkadaşlık mı yoksa tesadüfi bir karşılaşma mı?
Bülent Emin Yarar: Şöyle bir tesadüftü; eşim Bennu Yıldırımlar ile Kaç Para Kaç çekilecekti. Taner Birsel de oynuyordu... Bennu bir gün, bir kaç rol var açıkta dedi. Çok fazla büyük roller değil ama düşünürsen diye söyledi. Ben Reha’nın ilk filmi A Ay’ı izlemiştim. Ben olurum dedim. Onun için bir sakıncası yoksa. Hemen olumlu cevap geldi ve Kaç Para Kaç’taki o küçük rolde, dükkan sahibi rolünde oynadım. İlk tanışmamız öyle oldu.
Arkasından Korkuyorum Anne geldi. Ondan sonra Beş Vakit geldi...Ben Reha’yı çok seviyorum. Öncelikle insan olarak. Zaten yaptığı filmlerde de hep insanı anlatıyor.
 Tansel Akdan: Profesyonel’de çok yoğun çalışıyorsunuz. Çoğu gün hem matine hem suare oynuyorsunuz ve oyundaki performansınız mükemmel olmakla beraber oldukça efor sarf ettiğiniz bir rol. Çok zorlamıyor mu sizi?
Bülent Emin Yarar: Hayır hiç zorlamıyor. Gayet keyifli bir oyun. Bir aktör için aslında şans. Böyle bir yazarla bir aktörün tanışması büyük bir mutluluk her şeyden önce. Ben o mutluluğun sarhoşluğunu yaşamaktayım hala, Yetkin de (Dikinciler) öyle aynı şekilde. Dolayısıyla ağır bir durum yaşansa da sahnede bize hiç öyle gelmiyor.
Tansel Akdan: Oyunun senaryosu ile tanışmanız ve Türk seyircisi ile buluşması süreci nasıl gelişti?
Bülent Emin Yarar: Senaryo ilk elime geldiğinde ki bu biraz da benim çabamla oldu. Oyun daha önce çevrilmiş, yani Türkçesini okudum. Müthiş buldum metni. Tabi okudum, beğendim ama nasıl sahnelenecek onu düşündüm. Işıl Kasapoğlu ile konuştum, kendisi ile daha önce de çalışmışlığımız vardı.Provalar başlamadan anlayamıyorsunuz tabi nasıl olacak!
Bir tek güvendiğimiz şey var ortada. O da, çok güvenilir bir kalemden çıkmış olması. Işıl Kasapoğlu var, çok güvendiğimiz bir yönetmen. Onlara emanet ediyorsunuz kendinizi. Sonra yavaş yavaş çıkıyor oyun bir yerlerden. Çok keyifli bir yolculuktu tabi ki. Prova dönemi bir oyun için çok önemli ve çok keyifli bir dönemdi benim için. Sonra da seyirciyle buluşuyoruz. Prova döneminde sancılar çekiliyor ama onun dışında oyun bizi yormuyor, hiç şikayetimiz olmadı (gülüyor).
Tansel Akdan: Sizi herhangi bir tiyatro projesinde tamamen serbest bıraksak kafanızda yönetmeni, metni ve oyuncuları ile "mükemmel" bir kadro ve proje fikri var mı?
Bülent Emin Yarar: Yok. Açıkçası bunu hiç düşünmedim. Ama tabi kafamda bir çok şey var zaman zaman arkadaşlarımla paylaşıyorum. Bir Shakespeare yapalım çok isterim. Tabi ki iyi bir kadro kurmak isterim ama illa şu arkadaşım olsun dediğim bir şey yok. Ben yaklaşık 10 küsur yıldır gençlerle çok yakın oldum. Okulda ders verdiğim için, Mimar Sinan ve öncesinde Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde, ben orda çok güzel enerjiler görüyorum. O topluluklar içinde. Umarım kısmet olur böyle bir şey gerçekleştiririz.

Tansel Akdan: Dizi konusuna çok girmek istemiyorum ama şu klişe soruyu da sormadan geçemeyeceğim. Zevk alarak mı bulunuyorsunuz dizi işlerinde?
Bülent Emin Yarar: Dizilere baktığımız zaman hepimiz biliyoruz ki bir tüketim aracı. Ama sonuçta, siz büyük bir kitlenin önüne çıkıyorsunuz ekranda. Ben keyifli sahneler yazıldığında çok mutlu ayrılıyorum setten. Tabi her zaman olmuyor bu, yani enerji yüklü sahneler olmuyor her zaman, ama hiç bir zaman bu dizidir diye küçümseyici bir bakışla hiç bir aktörün bakacağını sanmıyorum.
Tansel Akdan: Bunu maddi zorunluluklardan yaptığını söyleyen bir oyuncu grubu da var ama!
Bülent Emin Yarar: Mutlaka maddi kısmı insana bir kapı açıyor. Ama yani içine girdiğiniz zaman, siz ne düşünürseniz düşünün, o kamera karşınıza geldiği zaman, yönetmenle bir şey paylaştığınız zaman, hiç öyle olmuyor. Hiç öyle bakamıyorum yani.
Tansel Akdan: Opera eğitimi aldınız, sonra tiyatroya geçmiştiniz. Operada kalsaydınız nasıl olurdu ya da bir opera yapmayı düşünür müsünüz hala?
Bülent Emin Yarar: Çok uzun zaman önceydi tabi, ama memnunum tiyatroya geçmiş olmaktan. Uzun zamandır da Türkiye’de bir operaya gitmedim ama hala mezzo kanalından ara sıra dinlerim. Çok değerli bir dal tabi. Kafamda bir şey var aslında. Bunu çok dillendirmemeye çalışıyorum ama gene genç kadrolarla bir opera yönetmek gibi bir isteğim var. Müzikal anlamda da Türkiye’de çok güzel işler yapılabileceğine inanıyorum. Biraz da onu kanıtlamak istercesine bir şeyler yapmak istiyorum.
Tansel Akdan: Şu aralar favori bir oyununuz var mı ?
Bülent Emin Yarar: En son Devlet Tiyatrosu dışında Haluk Bilginer’in  müzikaline gittim. Önümüzdeki haftalar varsa programda Macbeth’i izleyeceğim. Çok keyifli idi Haluk Bilginer’in müzikali, çok keyif alarak izledim. Oyun Atölyesi’nde de bir dönem çalışmıştım. 
Tansel Akdan: Bizimle paylaşabileceğiniz yakın zamanda başlayacağınız bir sinema yada başka bir oyun projeniz var mı?
Bülent Emin Yarar: Bir sürü şey oluyor tabi ama şu anda netlik kazanan paylaşabileceğim bir şey yok. Biliyorsunuz, filmciler biraz daha yaz sezonuna sarkıtmaya çalışıyorlar. Ben de yaz sezonunda doğal olarak biraz kendime zaman ayırmayı tercih ediyorum. Eğer böyle makul bir tarih olursa olabilir. 
Tansel Akdan: Genç sinemacılara da sıcak baktığınızı biliyorum. Kapınızı çalsak bir gün senaryomuzu okur musunuz? (gülüyoruz)
Bülent Emin Yarar: Zaten yapıyorum onu. En son bir kısa film yapmıştık. Sonra oldukça çok talep oldu. Sanırım Bülent Bey kısa film yapıyor diye duyulunca... (gülüyoruz)
Tansel Akdan: Başarılı oyunculuğunuzla doğru orantılı mütevazi kişiliğiniz var. Siz de alçakgönüllülüğü sanatın olmazsa olmazlarından mı sayıyorsunuz?
Bülent Emin Yarar: Şöyle ki, mütevazilikten ziyade entelektüelle sıradan insan arasında uçurum yaratıldığını görüyorum ama sanatın böyle bir amacı olmadığını düşünüyorum. Bu uçurumun artık kırılması gerekiyor. Birileri bir şeyi anlıyor, bir de anlamayan bir yığın var gibi bakıldığı zaman,  bence o tatsız oluyor. Ben bütün yaptığım işlerde sokaktan yararlanıyorum. Çevreden yararlanıyorum...
Bugün matinede bir yığın çocuk vardı. Onları da işin içine katarak aldım o enerjiyi. Oyun değişmedi hiç bir şekilde ama seyrettiler.
Tansel Akdan: Zor da bir oyun çocuklar için!
Bülent Emin Yarar: Her şeyiyle anladıklarını sanmıyorum tabi ama ben yıllarca çocuk oyunu yaptım mesela onun çok artıları olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuğu hiç bir zaman kandıramazsın. Kanar gibi yapar ama o size oynar. Siz de aldanırsanız geçmiş olsun. Ne kadar samimi iseniz onu alırlar. Çocuk oyunu, bana bunu öğretti ve ben hala çocuk oyunundan farksız oynamadığımı düşünüyorum. Tabi ki içerik değişiyor. Metin değişiyor ama bir çocuk gibi hissediyorum belki kendimi sahnede.
O yüzden ‘sanat’ diye çok yücelttiğimiz zaman iyice kopuyor herkesten, böyle küçük bir kitle kalıyor. O zaman da olsa da olur olmasa da gibi bir şey çıkıyor insanların gözünde. 
Bu oyun çok iyi bir örnek bence bu anlamda. Yazar zaten öyle iyi bir yazar ki bir aydınla sıradan bir emekli polisi karşı karşıya getirip, evrensel bir meseleyi takır takır çözüyor. Dantel gibi işlemiş.
Bize düşen de onun (yazarın) ruhunu hissetmek ve onu kendi süzgecimizden geçirip başkalarıyla paylaşmak.
Tansel Akdan: Teşekkür ederim
Bülent Emin Yarar: Ben teşekkür ederim.