Perşembe, Şubat 26, 2009

sahaflar



Birkaç televizyon kanalın da rast gelmeye başladığım tartışmayı yerinde görüp aktarmak ve beş altı aydır gitmediğim Beyazıt Sahaflar Çarşısını görmek ve yazmak için vapur yağmur demedim, sizin için Beyazıt’ın yolunu tuttum. Beni Beyazıt’a götüren tartışma, tarihçi ve kitapsever simaların Beyazıt’taki sahaflar öldü yok ölmedi, iyiler hayır çok feciler diyalogları idi.
Baskısı olmadığı için zor bulunan birkaç kitap ve baskısı hâlihazırda mevcut kitapların olduğu listemi de yanıma aldım. Amacım Sahaflar Çarşısı Esnafı ile haşir neşir olmak ve mevcut tartışmayı değerlendirmek.
Öncelikle dükkânları ürün satışı olarak, üç kategoride anlatayım. Birinci grup, muhtelif test kitabı satan ve sahaf kişiliğinden çok manav gibi müşteriyi bağırarak çağıranlar. İkinci grup ikinci el kitabı çok olmayan İstiklal Caddesi ve ilçe merkezlerinde gördüğümüz klasik yeni kitap satan mağazaların küçük halleri. Bu gruptaki çalışanlar kitap konusunda çok bilgili olmamakla beraber satmaya istekli, ancak çok da ilgili değiller. Üçüncü grubumuz belki de çarşıda sayıca en az kalmış “sahaf” diye niteleyebileceğimiz, kitap ismi söylendiğinde anlayabilen ve yazarını da genellikle bilen biraz da huysuz amcalar topluluğu.
Amacınız “eskilerin” anlattığı sahaflar çarşısında biraz dolaşmak kitaplara bakmak ve belki alış veriş yapmaksa, test kitabı satan ve sizi ne aradığınızı bile bilmeden heyecanla dükkâna sokmaya çalışan gruba pek yaklaşmayın. Yeni kitap satan grupta dolaşıp kitapçı gezme zevkinizi tatmin edebilirsiniz. Tabi aradığınız kitabın, çok zor bulunan ya da özel kitaplar grubunda olmaması gerekiyor. Bu ikinci gruba bir not düşelim, Galata Sahaflarında olduğu gibi yazar ve kitap sohbetine çok meyyal değiller.
Son ve en en küçük grup, yani “sahaf” namını çarşı adına taşıyanlara gelelim. Bu dükkânlarda kitapların ilk ya da eski baskılarını bulabilirsiniz. Osmanlıca basılmış Cumhuriyet öncesi dönemin bazı kitaplarına rastlayabilirsiniz. Daha öncede belirttiğim üzere eğer düzenli müşteri değilseniz çok sevecen yaklaşmıyorlar. Örnek olarak bu dükkânların birinde kitaplara bakarken gerçekleşen olayı aktarayım. İki kız üniversite öğrencisi içeri girer. Bir tanesi ortamın ağır ve sakin havasını dağıtan bir ses tonuyla bir “merhaba” çakıp;
- Masumiyet Müzesi ve “Issız adamda kızın okuduğu kitap” (aynen böyle ifade etti) var mı acaba sizde? der. Sahafın tepkisi:- Yok, kızım, yok haydi, haydi..Bu kısa cümleyi nasıl kurduysa kızlar anında çıkıp uzaklaştılar. Belki dışarıda ağlamış olabilirler bile.
Son tahlilde Beyazıt Sahaflar Çarşısı hakkında şunları söyleyebiliriz: Eski hikâyeleri dinleyip ve gerçek kitapseverlerin anılarıyla gaza gelip mistik bir sahaf havası bulmanız dediğim gibi çok zor. Galata ve Kadıköy’ün sahafları ile karşılaştırmaya hiç girmeyin. Ama Beyazıt’ta kadim bir sahaflar çarşısı o veya bu şekilde hala var. Sahaf olarak birkaç dükkânda kalsa tarihi ve İstanbul’un hafızasındaki değeri olarak hala orada kitap satılması, kapısıyla çeşmesiyle ve hakkında dedikodusu bol ağaçlarıyla Beyazıt Sahaflar Çarşısı’nın bulunması hoş bir şey bence.
Eğer hala, benim gibi tarihi yarımadaya en az ayda bir kez gidenlerdenseniz. Sahafları da ihmal etmeyin. Bir kitap ya da eski bir dergi alıp, üniversitenin güzel kapısına karşı bir çay içip kitabınızı karıştırabilirsiniz.