Cuma, Mayıs 02, 2008

Başkalarının Hayatı (Leben der Anderen, Das)

İstanbul şehri, değerli yöneticileri sayesinde, huzurlu, rahat bir gün geçirdi. Kimse yaralanmadı, kimseye şiddet uygulanmadı, esnaf ve halk, hastası sağlamı hiç ama hiç kimse zarar görmedi. Yani bunların hiç birini "provakatörlerin" yapmasına izin verilmedi. Bizzat kendimiz yapalım başkasına bırakmayalım dediler heralde. E tabi bunları işçiler yada kim oldukları bell olmayan provakatörler yapmadığı için de yüce hükümetimiz ve emirlerini uygulayan zevat rahat bir uyku çektiler sanırım.

Gergin, hapşırıklı, geniz yanmalı,hüzünlü ve sinirli bir 1 Mayıs gününün gecesinde seyredilen filmin adı Başkalarının Hayatı (Leben der Anderen, Das). 80`lerin ortasında Doğu Almanya`dayız. Hikaye çok bildik bir konu üzerinde şekilleniyor. Yöneticilerin kendi çıkarları için bürokraside etkili olması. Nedendir bilinmez çoğu ülkenin bürokratik personelide buna hazır ve nazır beklemektedir. Biri gelsede devlet için şunu yapacaksın dese ve ben devletle alakası olmadığını bilmeme rağmen, tam bir görev bilinciyle buna çanak tutsam, ortak olsam diye. Yoksa olayın "sosyalist devlet", "faşist devlet" yada "demokratik devlet" ile pek bir alakası yoktur.

Meselemiz insan ve anlaşılmaz davranışları. Bknz, Deney (Experiment, Das) filminde gördüğümüz, insanın ne hallere girebileceği. Başkalarının hayatına müdahele ve başkalarının hayatın da yer almak zarar vermek ve belki de başkalarının kaderini değştirmek.

Polisin sokakta tanımadığı masum insanlara gaz bombası, plastik mermi ve copla saldırmasını sadece emir kavramı ile açıklayamıyorum. Karşısında ki ülkesini işgal etmiş bir düşman yada sevdiği birine zarar vermiş bir insan değilse bir insan böyle bir şiddeti bu kadar rahat nasıl uygular. İnsan insana bunu nasıl yapar.

Görüldüğü üzere bahsedilen; gergin, hapşırıklı, geniz yanmalı, hüzünlü ve sinirli bir 1 Mayıs gününü çok da arkada bırakamamış, metni kaleme alan.

Boşverelim de güzel bir filmi anlatmaya devam edelim o zaman.

Başkalarının Hayatı (Leben der Anderen, Das) filminde anlatılan tam da böyle bir ortamda bir insanın nasıl insanlığını hatırladığı. Emir, görev ve devlet kavramlarından sıyrılan iyi bir insanın hikayesi.

Filmin bir sahnesinde, sakıncalı görülen yazarımız, piyanonun başında kendisine hediye gelen bir sonatı karşısına alıp çalar ve şöyle der: "Bu müziği dinlemiş birisi, yani gerçekten dinlemiş birisi hala kötü olablir mi ?" Bu sırada evini dinleyen devlet görevlisinin gözünden yaş aktığı görülür.

Panzehir niyetine yada öylesine izlemenizi tavsiye ederim. Tabi 2006 yapım bu filmi benim gibi geç farketmediyseniz.

2007`de Oscar`da en iyi yabancı film adaylığı, 2007 Altın Küre`de en iyi yabancı film adaylığı, 2006 Avrupa Film Ödülleri`nde en iyi film, en iyi erkek oyuncu ve en iyi senaryo ödülleri gösteriyor ki benim gibi düşünenler çoğunlukta.

Filmin Ayrıntısı

Hiç yorum yok: