Cuma, Temmuz 14, 2006

Ayakkabı bağcıkları maviydi



Ayakkabı bağcıkları maviydi
Ormanın sesini dinlemek gibi bir şey, alışık olmayanların daha önce tanımadıkları bir apartman dairesinde gece uyuyamadıkların da duyduğu seslerden ürpermesi. Asansör; o anda yüzlerce çağrışım yapıp sizi ürkütebilir veya tuvalete kalkan birinin sifon sesi bir kat aşağısında çok garip bir şekil de algılanabilir. Bilmediğin bir mekân sana basit şeyleri karmaşık ve gizemliymişçesine gösterebilir. Apartman örneği benim yaşadığım bir paranoya olup başkalarına komik gelebilirken, orman da duyduğunuz seslerin sizi ürkütmesi de beni yâda oradaki canlılara inanın komik gelmekte. Bir orman adamı olmamakla beraber tabiatın korkunç olmadığını bilecek kadar savaş haberi ve insan izledim.
Gerçekten temiz kalpli olduğumu söyleyebilirim sanırım, aslında bu kimyasal bir olay yani reklamlardan öğrendim-önce aşırı ısıtıp sonra da soğuttuğunuzda...- yani pastörize bir kalbe sahip olduğunuzda gerçekten temiz ve hijyenik duygulara ulaştığınızı sanırım söyleyebilirsiniz.
İnancıyla çelişen bir iş yaptıklarında insanların yüzünde oluşan ifadeyle oturduğum barın kapısından girdi. Beş altı santim rakımlı dalgalı uzun saçları ve deniz gözleriyle çekmesi gerektiği kadar ilgiyi çekerek bir yere oturdu. Oldukça temiz ve nötr duygularla dayanabildiğim kadar dayandıktan sonra (tahmini 8 saniye ) ona baktım. Bir anlık ruh pencerelerinin açıklığından doğan hava akımı ile ürperip başımı çevirdim. Sigaramın yeni nefesini her zamankinden daha sert çekip bu anlık etkilenişimi oksijen almaya gelen akyuvarlarımla paylaştıktan sonra sigaramı söndürdüm. Oldukça tedirgin haliyle garsona bir şeyler söyledi, garson da benim yanıma gelip:
—seninle konuşmak istiyormuş. Cümlesini öyle basit kurdu ki bende hemen salak yüz ifademle:
—ne! Niye ki leri yapıştırdım. Silkinen bir omuzla cevabımı aldıktan sonra tekrar o hava akımının olduğu yöne çevirdim gözlerimi ama hat kapalı olup bakışlar oldukça ufuktaydı. Yavaş hareket ediyormuş gibi görünmek isteyenlerin seriliği ve sakarlığıyla tabureme pardon deyip masasına gittim ve oturdum. Koluma dökülen şarabı silermiş gibi yapıp ve umursamaz tavırlarla selam ve niye benle konuşmak istediğini belirten söz öbeklerini yolladım.

.- Bugün ki derste önümde oturuyordunuz bu kitabı unuttunuz benim de oldukça merak ettiğim bir kitaptı aslında çarpmayı düşünmüştüm lakin sizi burada görünce vermek istedim en azından okumak için izin isteyeyim, dedi
Kahretsin, başka ne diye beni çağırsın ki yanına...
— AA evet sahiden unutmuşum çok teşekkürler tabi ki okuyabilirsiniz
En azından kitap alışverişinde tekrar görüşmek umudu, tetikte bekleyen depresifliği teskin etmeye çalışırken sordu:
—beraber bir şeyler içebiliriz en azından ben içeceğim?
—tabi ki dedim. Kolumdaki lekeyi göstererek ben zaten içmeye çalışıyordum. Yüzünde yalnızca küçük bir tebessüm belirdi, beynimde büyük bir kasılma.
Kitaba baktım (gariplerin kitabı-ıan Dallas) sonrada ona :
—niçin okumak istiyorsunuz bu kitabı?
—sevdiğim bir arkadaşım tavsiye etmişti. Aslında mistik şeylerle pek ilgilenmem
—ya daha çok neyle ilgilenirsiniz? Dedim, gene tanımadığım biriyle uçsus bucaksız konulara girmek üzere olduğumu fark ederek bir sigara yaktım.
—ben dedi aslında fazla bir şeyle ilgilenmem anarşist diyordum bir ara kendime ama o tiplerlerde fazla uyuşamıyoruz belki şimdilik sadece savaşlardan hoşlanmayan biri diyebilirsin.
Hafifçe güldüm son cümlesine, aslında böyle ukala triplere giren bir insan olmamakla beraber nedense tutamamıştım kendimi.
—ne oldu? Diye sordu.
— sende her şeyi aşmış ağabeylerden misin?
-yo hayır diye toparladım ve işin sarpa saracağını anlayıp savaş gerçekten çok kötü bir şeydir katılıyorum, sadece bu 68 tripleri duymak beni hep eğlendirmiştir.Güldüm.O daha da ciddileşerek nasıl yani bakışını fırlatınca yüzümde asılı kalan tebessüme rağmen eğlendirir kelimesinin yanlış zamanda ve yerde yanlış insana sarf ettiğimi fark edip
—yanlış anlamayın yani ne bileyim...
—neyse sorun değil ben zaten sizi anlayabileceğimi pek sanmıyorum zaten kimsenin kafasını içini tam manada göremezsin. Dedi
oh dedim kendi kendime patavatsızların üzerine gitmeyen bir kişlik ,içimden teşekkür edip sustum bu sefer daha saygılı ve mahcup bir tebessümle.
İnsan(male&female) ilişkileri konusunda rahat olmama rağmen söz konusu bir "hatun " kişiyse ve duygularımı tartmam kalp atışlarımı hissetmem söz konusu ise her zaman beceriksiz ve çekingen olmuşumdur. O andaki duygularımı bilemeden ona bakıp kaldım.
—artık gitmeliyim dedi
—tamam dedim
—kitabını gene aynı derste getiririm veya buraya bırakırım
—sorun değil dedim
Ayağa kalktı elini uzattı ben de uzattım güldü tamam o zaman sonra görüşürüz dedi.
—tabi dedim. Hayatımda ilk defa birine hemen ona onu sevdiğimi söyleyecek oldum gene olmadı mantık hayır diyordu ilk görüşte aşk yoktur! Ama diyordum kendime şimdi var. Elini çekti çantasını aldı
—şey dedim neyse görüşürüz...
Bir "pencere önü çiçeği" olarak elimde bir leman evimde içerken televizyonda gördüm israile karşı yapılan gösteride ortalık karışmış, panzerin ezdiği bir kız yerde yatıyordu. Başına gazete örtülmüş uzun bacaklı kızın ayakkabı bağcıkları maviydi ve yerde uçuşan kitap gariplerin kitabıydı garip...

Hiç yorum yok: