Salı, Ekim 31, 2006

Hepimiz kardeş miyiz?

Geçen yıl Fransa gettolarından çıkıp ülkeye yayılan ayaklanmaları ilgi ve “zevk” ile takip etmiştim. Arap,Afrika ve Türk kökenli gençler, Fransızların onları o ülkenin vatandaşı gibi görmediklerini ve bunu sürekli onlara hissettirdiklerini,okul ve işyerlerinde Fransızlarla birlikte çalışabilirken sosyal hayatlarının tamamen ayrı olduğunu söylemişlerdi.
1950’lerde yapılmış bir araştırma(Minard-1952) Amerika Birleşik Devletleri’nde bir kömür ocağında çalışan beyaz işçilerin % 60’ının zencilerle kömür ocağında konuştuklarını fakat dışarıda konuşmadıklarını,%20’sinin hem ocakta hem de dışarıda konuştuklarını ve %20’sinin hem ocakta hem de dışarıda konuşmadıklarını göstermiştir. Günümüzün Amerika Birleşik Devletleri’nde 1950’lerde görülen açık ve keskin ırkçı tavırların yerini, çoğunluğu sahte olan gülümseyişler ve demokrasi konusunda diğer uluslara rehberlik etme palavraları almıştır.Hala A.B.D’de insanları sınıflandırarak onların haklarını arama yollarına gidilmektedir.Bir ülkenin kendi içindeki halkları bölerek onlardan bahsetmesi çok büyük bir tehlike unsurudur.Velhasıl Zenci halk ulaşım araçlarında istedikleri yere oturmaya başlamış,nazar boncuğu misali her dizi filme , her reklama birer tane numune olarak katılmış ancak oturdukları mahalleleri şehrin en iyi yeri haline getirememiş,beyaz insanın kendisi ile ilgili pek çok kalıp tutumunu yıkamamıştırlar.
Kendi halkını başka halklara karşı önyargı sahibi yapıp bunun üzerinden politikalar yapan A.B.D.’nin en büyük silahı medyadır.Sosyal psikologları pek çok alandan kullanan Amerikan Hükümeti, medyayı da kullanarak çok kısa sürede bir ülkeyle ilgili yeni önyargılar geliştirtebilir.Kalıp fikirler, düşünmeyen-irdelemeyen insanlarda bir dakikada oluşup,yıllarca sabit kalma ihtimali fazla olan bilgilerden oluşur. A.B.D.’nin 1933 , 1951 ve 1967’de üniversite öğrencilerine uyguladığı bir ölçeğin sonuçlarına göre öğrencilerin Zenciler ve Türklerle ilgili kalıp tutumlarının pek fazla değişmediği gözlenmiştir.
(Çiğdem Kağıtçıbaşı-İnsan ve İnsanlar-sayfa106)



Aynı araştırmada Amerikalı gençlerin diğer uluslara olan kalıp tutumlarının yıllar içinde azaldığı ,Türkler ve Zenciler için çok fazla değişiklik göstermediği görülmüştür. Türklere olan tutumlarının diğerlerinin hepsinden daha kötü ve şiddetli olduğu da diğer bir gözlem konusudur. Bazı uluslara olan kalıp tutumlarının azalmasının nedeni olarak ülke politikaları , o ülkelerin tanıtım faaliyetleri ve lobi çalışmaları gösterilebilir.
Türklere yönelik tutumlarını belirten deneklerin sayısı azdır ve bu Türkiye’nin dışarıda neredeyse hiç tanınmadığını gösterir.Sonuncusu 40 sene önce yapılmış olan bu araştırma bugün tekrar edilse sizce sonuçlar çok mu farklı olacak?Bilgisizliğin yerini alan kulaktan dolma bilgilere bir de müslüman kimliğimiz eklendiğinde sonucun daha kötü çıkma olasılığı da yüksek..Yine aynı yıllarda Pakistan’da yapılan Türklerle ilgili kalıp tutumların ölçülmesi sonucunda Türklere karşı %100 olumlu tutumlar gözlenmiştir.Bu da aslında Amerika’daki araştırma sonuçlarına benzer bir sonuçtur.Önyargıların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı konusunda her iki sonuçta iyi fikir sağlıyor.İşte bu önyargılar bir de aynı toprakları paylaşan insanlar arasında olduğunda Fransa’da olduğu gibi bir kaos ortamı yaşanıyor.
Kimse göç ettiği ya da göç etmeye zorlandığı yere tam anlamıyla nüfuz edemiyor..Açık açık veya gizliden gizliye yapılan dışlamalar…Her yeni kimlik tanımlamasında yeni dışlamalar..Ülke sorunları için parmak uçlarına yerleştirilebilecek yeni insan grupları… Almanya’nın yeniden yapılanmasında büyük rol oynayan Türkler bugün Almanya’da kimlik mücadelesi veriyorlar.Yeni bir kıtayı yapılandırmak,parsellemek ve topraklarını işlemek için afrikadan barut kokusu altında gemi gemi Amerika’ya taşınan Afrika halklarının yüzyıllardır süren kimlik mücadeleleri ne zaman ve ne şekilde bitecek gerçekten çok merak ediyorum.Ve tüm bunları sorgularken yaşadığım ülkenin içinde birileri tarafından sık sık telaffuz edilerek parmak ucuna yerleştirlen insanlar geliyor aklıma…O an Fransa’da yaşanan olayların çok daha büyüklerini Türkiye’de izleme ihtimali geliyor aklıma..Demokrat Fransa’nın eşitsiz tutumunu eleştirirken acaba benim ne tür cahilliklerim oluyordu?Türkiye’de artan kapkaç olaylarını belli bir yöreye maleden insanlara karşı sessiz kaldığım birkaç konuşma geldi aklıma…Ve sokakta çalışan çocukların çoğunun doğu kökenli olduğu…Şu an açık veya gizli, pek çok yerde suçlular için fısıldanan kimlik tanımlamaları var…Ve çamur at izi kalsın hesabı, asıl tetikleyici unsurun devlet politikaları olduğunu unutuyoruz bunları yaparken...İnsanların kimlikleri ile ilgili vurgulamalar yaparak , kardeş olduğumuzun söylenmesini de çok sahtekarca buluyorum..
Türkiye’de etnik kökenleri farklı olan insanlar arası diyaloglar iddaa edildiği kadar iyi mi?..Acaba aynı okulları, işyerlerini paylaşıp birbirinin evine gitmeyen kimlik tanımlamalarına sahip insanlar var mı burada?..Siyah ve beyaz derili insanların evlenmesinden daha zor koşullarda evlenebilen mezhepleri farklı insanlar mı var yoksa bana mı öyle geliyor?Bu ülkede birbinin içine nüfuz edemeyen renkler mi var?..Yukarıda verdiğim örnek araştırmayı kendi içimizde yapabilecek birisi var mı acaba?..Olumlu ve olumsuz pek çok örnekle dolu bu ülkede, olumsuz örneklerin yok olmasını diliyorum..
Keşke hepimiz kardeş olsaydık türkülerdeki gibi…

Çağrı Akyol

( sevgili Çağrı ablamın http://www.haber1.com/makale.asp?id=1961 daki yazılarına başlamasını kutlarım)

Hiç yorum yok: